Ana içeriğe atla

Budapeşte Notları


Uzun bir aradan sonra yeniden merhabalar...

2019 Aralık ayının ikinci haftasında gerçekleştirmiş olduğumuz Budapeşte gezimizi anlatarak buraya gitmeyi düşününlere fikir vermek istedim. Budapeşte'ye bir bilet aldıysanız tebrik ederim, güzel seçim. Henüz karar aşamasındaysanız çok düşünmeyin derim :)

Ben Christmas etkinliklerini çok seviyorum ve Orta Avrupa'yı Noel pazarlarının kurulduğu ışıl ışıl aydınlatmalarıyla hep görmek istemiştim. Bu nedenle çok güzel tarihlerde bu şehri dolaşmış olduk.

Yolculuğumuzu Sabiha Gökçen Havalimanından yaklaşık iki saatlik bir uçuşla Pegasus ile gerçekleştirdik. Otel rezervasyonumuzu yaklaşık üç ay önceden Booking aracılığı ile yaptık. Biliyorsunuz Budapeşte'de para birimi Forint ve havalimanında çok fazla kur farkı var. Biz havalimanından otele ulaşım için toplu taşıma tercih ettik ve bilet almak istediğimizde Euro kabul etmediler, bu nedenle üzülerek de olsa Havalimanından 20euro değiştirdik. 100 E ile havalimanından kalacağımız otele kadar tek vesait ile gelmiş olduk (Otelimiz Kalvin Ter'deydi).

Konaklama
Deak Ferenc Budapeşte'nin en merkez noktası diyebiliriz. Fashion Street, Noel pazarı ve bir çok restorant burada bulunuyor. Metro ile ulaşım çok kolay (genel olarak metro durakları da birbirine yakın). Bu nedenle tek hatla Deak Ferenc'e gidip gelebileceğiniz bir otel sizin için makul olacaktır. 
Biz Kalvin Ter'de bulunan İbis Otel'i tercih ettik. Daha önce İbis Otel'de kalmıştık ve asgari ihtiyaçlarımızı karşılayacağını biliyorduk, biz memnun kaldık ancak herkesin beklentisi farklı olduğu için Booking'teki yorumlar sizin için daha faydalı olacaktır. 
Hazır yeri gelmişken herkesin bildiği klasik bilgiyi verelim, Buda ve Peşte aslında Tuna Nehri'nin birbirinden ayırmış olduğu iki farklı şehir. Buda daha eski bir yerleşim yeri, Peşte ise gece hayatının olduğu daha yeni bir yerleşim. Bu nedenle herkes gibi biz de Peşte'de kalmanızı önereceğiz.

Change Ofis ve İletişim İşleri
İlk para değişimini Havalimanında yaptığımızı söylemiştik. Biz 100 E ile havalimanından Kalvin Ter'e gelip eşyalarımızı odaya attığımız gibi dışarı çıktık. Bu da saat 16 sularıydı. Aralık ayında hava kararmış oluyor. Otelden çıkıp metro istasyonuna gittik ve her metroda bulunan makinalardan bilet aldık. Akşam geç olduğu için öncelikle 10luk bilet satın aldık(Tek bilet 350 Forint, 10luk bilet  3000 Forintti). 24 saatlik biletler 1600 Forint(yaklaşık 5 Euro) oluyor ve aldığınız saatten ertesi günkü o saate kadar geçerli oluyor, yani tam olarak 24 saat kullanılabiliyor.
Deak Ferenc'te indik ve birkaç Change ofis kapanmıştı bile, bu nedenle panik yapıp ilk bulduğumuz Change ofiste değişim yaptık. (bu arada Kalvin Ter'de de bir iki tane Change ofis vardı ancak onlar da kapanmıştı). 
Çoğu kişi size pazarlık yapmanızı önerecektir ancak bu işlere yetenekli olmadığımız için biz denemedik. Her bozma işleminde ofis komisyon alıyor (Örneğin; 100 Euro için 300 Forint, 200 Euro için 600 Forint gibi) ve bozduğunuz miktara bağlı olarak bu değişiyor. O nedenle mümkün olduğunca az para bozmakta fayda var. Biz ilk akşam 250 Euro bozdurduk ve 850 Forint gibi bir komisyon verdik. Komisyonu da düşünce net fiyat olarak  1 Euro=315 Forint'e geldi bizim için. 
Yine Deak Ferenc'te bir Vodafone bulduk ve burdan hat aldık. 1 yıl boyunca kullanabileceğiniz 10 Gb'lık bir tarife aldık, yaklaşık 30 Euro verdik.
Forint hesabına geçmeniz bir süre alıyor, o yüzden bizim gibi baştan farkında olmadan çok para harcayabilirsiniz :)

Ulaşım
Söylediğimiz gibi metro ulaşım için son derece yeterli. Havalimanından şehre ulaşım için toplu taşıma tercih edeceğinizde bilet satan kişiler size en makul seçeneği öneriyorlar zaten. Mesela biz 200E'ye bilet almak istemiştik ama görevli nereye gideceğimizi sordu ve direk otelin ordan geçen 100 E'ye bilet aldık (100 E bileti yaklaşık 3 euro idi). Sadece ilk gün 10luk bilet aldık ve sonraki günlerde hep 24 saatlik bilet tercih ettik. Metroya biletsiz binmemenizi öneririz, özellikle sabah yoğun saatlerde ve akşam iş çıkışında metro çıkışlarında epey denetim oluyor. Metroya binerken de bilet kondüktörleri biletlerinizi kontrol ediyor. 4 tane metro hattı var ve bu hatlar şehri dolaşmanız için yeterli. 

Gezdiklerimiz:

Budapeşte Fashion Street (Peşte)
Deak Ferenc metro istasyonundan çıktıktan bir müddet sonra kalabalık eşliğinde buraya savruluyorsunuz zaten. Girişinde Starbucks, KFC, Lindt gibi zincirler var. Yılbaşı ışıklandırmalarıyla etkileyici bir atmosferi var. Burdan dümdüz ilerlediğinizde Vörösmarty meydanına çıkıyorsunuz. 

budapeşte fashion street

Vörösmarty Meydanı (Peşte)
Burada mükemmel bir Noel pazarı bulunuyor. Sıcak şarap, sıcak çikolata, yemekler, tatlılar enfes seçenekler sunuyor. Ayrıca bu meydana çıkan yollardan birinde Gerbeaud Café bulunuyor ve buranın meşhur bir kahvesi varmış, ancak biz bunu geç öğrendik ve deneme fırsatımız olmadı. (yaklaşık 10 euro gibi bir fiyatı varmış.)

Budapest Vörösmarty


Parlamento Binası (Peşte)
Kossuth Lajos Ter'de(M2) indiğinizde hemen Parlamento binasının önüne çıkıyorsunuz. Biz burada ufak bir tur atıp Tuna nehrinin kenarından Zincir Köprü'ye doğru yürüdük. Parlamento binasının biraz aşağı taraflarında Tuna nehri kıyısında "Shoes on the Danube" olarak bilinen ayakkabı heykelleri bulunuyor. Nazilerden kaçmak için Tuna Nehri'ne atlayan Yahudilerin anısına yapılmış. Yahudi vatandaşların burada mumlar yaktığını ve bu heykellere çiçek bıraktığını görebilirsiniz. Aslında Macaristan Yahudiler için önemli bir bölge, yıllarca burada yerleşmişler, Avrupa'nın en büyük sinagogu da Budapeşte'de bulunuyor. Etrafınızca kipa takmış pek çok Yahudi görüyorsunuz.
Biz Parlamento Binasını yakından gördükten sonra bu ayakkabı heykellerini görmek için Tuna nehri kıyısından Zincir Köprü'ye yürüdük ve köprüden Buda'ya geçtik. Buradan Balıkçı Tabyası'na akşamüzerine doğru çıktık. Parlamento binası yakından da güzel ancak Balıkçı Tabyasından veya tam karşı kıyısından seyretmenizi tavsiye ederiz. Biz ikisini de yaptık :)

budapest parliament building
Parlamento Binası - Balıkçı Tabyasından görünüm

Zincir Köprü (Chain Bridge)
İlk olarak 1800'lerin ortasında inşa edilen köprü döneminin en uzun ve en güzel köprülerindenmiş. Ayrıca Tuna nehrinin iki yakasındaki Buda ve Peşte şehrini birbirine bağlayan ilk köprü. İkinci Dünya Savaşı'nda köprü Almanlar tarafından yerle bir edilmiş. Daha sonra yeniden yapılarak 1949'da(ilk yapılışından 100 yıl sonra) yeniden kullanıma açılmış.

Széchenyi Zincir Köprü

Buda Kalesi 
Zincir Köprü'den yürüdükten sonra karşınıza çıkan ilk yapı Buda Kalesi. Buraya funiküler ile çıkabilirsiniz. Biz yan tarafından yürümeyi tercih ettik.


Balıkçı Tabyası ve Matthias Church (Buda)
Balıkçı Tabyası Macarların bu bölgeye gelmesinin 1000. yılı şerefine yapılmış ihtişamlı bir seyir terası. Buradan bakıldığında Tuna nehri ve bütün Peşte adeta ayaklarınızın altında. Burayı balıkçıların koruduğu ve bu nedenle bu isim verildiği söyleniyor. Özellikle akşamüzeri çıkarsanız bu manzarı hem gündüz hem akşam görmüş olursunuz. Parlamento Binası gece ışıl ışıl oluyor, üstelik burada bir Starbucks mevcut. Üşüyünce veya şarjınız bitince içeri girip sıcak içecek molası verebiliyorsunuz (Aralık ayında buna çok ihtiyacınız oluyor). Balıkçı tabyasının hemen yanında, meydanın ortasında Macaristan’ın ilk Kralı I. Stefan‘ı at üstünde bir heykeli mevcut. Hemen arkasında da motifli bir çatısı bulunan Matthias Church mevcut. Balıkçı Tabyası'nda manzarayı bolca seyredip güneşi batırdıktan ve kahve ile içimizi ısıttıktan sonra aşağı doğru yürüyüşe geçtik, önce Tuna nehri kıyısına vardık, sonra kıyı boyunca tam Parlamento binasının karşısına kadar yürüdük. Manzara karşısında gerçekten büyülendik. Soğuğa ve burnumuzun düşme tehlikesine değdi. Sonra buradan metro kullanarak tekrar Deak Ferenc'e, gece hayatına döndük.

budapest Fisherman's Bastion



Hösök Tere (Kahramanlar Meydanı)  (Peşte)
Peştenin kuzeydoğusunda yer alan Kahramanlar Meydanı Macaristan'ın 1000. yılı şerefine yapılmış, önde gelen Macarların heykellerinin bulunduğu bir meydan (1000. yıl şerefine daha neler yaptılar acaba?). Hösök Tere şehrin merkezinden başlayan ve Peşte'nin en büyük caddelerinden biri olan Andrassy Caddesi'nin sonunda yer alıyor. Aynı zamanda Varosliget, yani şehir parkının giriş noktası.
Buraya Andrassy caddesinden yürüyerek gelebileceğiniz gibi şehrin en eski metrosu olan M1 hattı ile sıcacık bir şekilde de ulaşabilirsiniz. Eski bir metro hattı olduğu için de bizce görülmeye değer.

Varosliget (Şehir Parkı)  (Peşte)
Hösök Tere'den geçip Varosliget'e küçük bir köprü ile varıyorsunuz. Bu köprünün bir ayağında buz pateni pisti mevcut. Hunharca burada paten yapmak istesek de soğuktan dolayı üşendik ve sadece yapanları seyrettik. Varosliget içinde hemen girişte bir gölet mevcut ve bu göletin yanında tahta şezlonglar var, oturup keyif yapmak için ideal. Yine Varosliget içinde Vajdahunyad kalesi ve Tarım müzesi, Szechenyi Kaplıcaları var.

Budapeşte Şehir Parkı

St. Stephen’s Basilica (Aziz Stefan Bazilikası)
Şehir parkından dönüp bazilikaya geldik. Yine çoğu meydan gibi bazilikanın önünde de Noel marketler mevcuttu. Buradan sıcak içecekler ve Kürtös Kalacs(meşhur bir kek diyebiliriz) aldık. Açıkçası klise pek ilgimizi çekmedi önündeki güzel marketlerden sonra.


Dohany Street Synagogue (Dohany Sokağı Sinagogu)
Daha önce söylediğimiz gibi burası Avrupa'nın en büyük, dünyanın 2. en büyük sinagogu ( En büyüğü New York’taki Emanu-El Sinagogu). Dolayısıyla Yahudiler için büyük bir öneme sahip. Yine Zincir Köprü gibi II. Dünya Savaşı sırasında hasar almış ve onarılarak tekrar kullanıma açılmış.
7. Bölge
Dohany Sinagogunun da içinde bulunduğu Yahudi Mahallesi diye geçen gece hayatının en hareketli bölgelerinden. Pek çok kişi tarafından tavsiye edilen Szimpla Kert, Karavan Street Food da burada bulunuyor.
Liberty Bridge ve Gellert Tepesi (Buda)
Biz son günümüzü Gellert tepesine ve gastronomiye(düpedüz oburluk) ayırdık. Şehrin önemli sembollerinden olan Liberty Bridge ile harika fotoğraflar çekilebileceğiniz manzara durakları olan harika bir tırmanış diyebiliriz. Gellert Tepesine vardığınızda burada sizi Budapeşte Özgürlük Heykeli ve eşsiz bir manzara bekliyor. Tabi ki sıcak içecekler alabileceğiniz bir kafeterya da.
Biz Gellert tepesinden indikten sonra Liberty Bridge'den yürüdük ve tekrar Peşte'ye geçtik. Aklımızda kalan son lezzet durakları ile gezimizi noktaladık :)

Budapeşte Gellert Tepesi



Dipnot:
Biz Budapeşte gezimizi 5 gün 4 gece olarak planladık. Ancak bir günümüzü tamamen otobüsle git-gel yaparak Viyana'da geçirdik. Yani böyle bir gezi için 2,5-3 güne ihtiyacınız olacaktır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatıma Yön Veren 10 Kitap

  Geçen sene böyle bir yazı okumuştum, o günden beri düşünüyorum hayatıma yön veren 10 kitap nedir diye. En çok beğendiğiniz kitapları belirlemek kolaydır ama bir kitap okuduktan sonra bazı kararlarınızı sorgulamak bazılarını değiştirmek ise o kitabın hayatınıza etki ettiğini gösterir. Yani bir kitabı beğenmekle bir kitabın size kendinizi sorgulatması ayrı şeylerdir. Ben "bir kitap okudum hayatım değişti" demiyorum ama "bir kitap okudum ve kararlarım değişti" dediğim 10 kitabı sıralayacağım.

İlk Psikiyatri Hastanesi: Asklepion

  İçinde bulunduğumuz coğrafya tıbbın kurucu medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Tıbbın babası Hipokrat İstanköy (Kos Adası) doğumludur ve çeşitli Anadolu illerinde hekimlik yaptıktan sonra tekrar İstanköy'e dönerek hekimliğe burada devam etmiştir. İstanköy Bodrum'un karşısında yer alan bir Ege adasıdır.   O dönemlerde yurdumuzda üç önemli sağlık merkezi bulunmaktaydı. Hipokrat'ın bulunduğu Kos Adası, Epidaurus ve Asklepion.

Yaşlılıkta Aşk / Love at Old Age

  Sokakta neden el ele yürüyen yaşlılara sık rastlamayız? Siz hiç parkta öpüşen yaşlı bir çift gördünüz mü? Ben görmedim... Yaşlanınca unutur muyuz aşkı, yoksa "yaşlı başlı insanlarız" diye düşünüp toplumdan mı çekiniriz? Kafelerde birbirine aşkla bakan yaşlı insanlar olsa benim çok hoşuma gider mesela. Gittikçe sevgisiz toplumlara dönüşüyoruz. Aşkımızı, sevgimizi belli etmekten utanıyoruz. Bir de mahalle baskısı var gencinden yaşlısına. Sarılamıyor, öpüşemiyor, el ele tutuşamıyoruz.   Sizi bir projeyle tanıştıracağım. Ünlü fotoğrafçı Willy Puchner "Love at Old Age" adlı projesinde yaşlanınca aşkların nasıl göründüğünü göstermiş. Keşke diyorum, hep böyle insanlar görsem çevremde. Yılların yıpratamadığı aşkları kırışıklarına gizlemiş bu tonton insanlarla dolu olsa sokaklar, sahiller. Willy Puchner Bio The Project: Love at Old Age