Ana içeriğe atla

Tutunmak Eylemi Üzerine Bir şeyler -1

Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Tramvaylardaki tutamaklar gibi. Uzanır tutunurlar. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Çocuklarına tutunanlar vardır. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez. Kağızman köylerinden birinde bir çift öküze tutunan bir adam tanıdım. Öküzleri besiliydi, pırıl pırıldı. Herkesin, “-Veli ağanın öküzleri gibi öküz yoktur,” demesini isterdi. Daha gülünçleri de vardır. Ben toplumdaki değerlerin ikiyüzlülüğünü, sahteliğini, gülünçlüğünü göreli beri, gülünç olmayan tek tutamağı arıyorum: Gerçek sevgiyi! Bir kadın. Birbirimize yeteceğimiz, benimle birlik düşünen, duyan, seven bir kadın!

Yusuf Atılgan, Aylak Adam s.148


  Der "C." . Bir meyhane sohbetinde "B."ye teğet geçmişken yine. Hayatta tutunacağı tek şeyi sürekli elinden kaçırıyordu "C.".
  Kitabın arkasında şöyle yazıyor: Her şeye "karşı" duran, "karşı" çıkan, "karşı" olan bir adam... Aylak Adam... Bir adı bile yok. "C." diyor Yusuf Atılgan kısaca. İnsan her şeye bunca "karşı"yken kendine de "karşı" olmadan nasıl sürdürebilir bir "karşı" yaşamı?

  Tutunmak istediği gerçek sevgi hep kayboluyor, tam da görünecek sandığımızda. Kitaba girip düzeltmek istiyorum bazı şeyleri, o kadar çok şey yanlış ki. Tıpkı hayat gibi. Birbirini tanıyıp sonsuza kadar mutlu olması gereken iki insan var, birbirini tanımadıkları için tükeniyorlar. Öküzlere tutunmadığı gibi başka bir tutamak da yok C. için. Kağızman'a yerleşse, C. ağa olsa mutlu olur mu? Olsa keşke.

  Tutunmak eylemini gerçekleştiremeyenler için sazı sözü devralıyor Oğuz Atay: Tutunamayanlar .

  Neden, aynı yaşantının içinde bulunan insanlarla hiçbir ilişki kuramaz oldum? Neden, neden, neden? Sorular, çengeller gibi, soru işaretleri gibi kafasına takılıyordu. Yalnız seninle mi konuşabileceğim Olric? Olric susuyordu. Olric, dış dünyayla konuşmazdı. Parçalanırdı, erirdi. Birdenbire uykudan, rüyadan çıkıp, kendini bir kadının yanında, bir yatakta buluyordu gece yarısı. Kendine gelemiyordu. Buraya nasıl geldim Olric? Yüzyıl uyuyan adam gibi yabancı gözlerle süzdü çevresini. Zamanı bulamıyordu. Kendini bulamıyordu.

  Oğuz Atay, Tutunamayanlar, s.408

  "Herkesin bu durumlarda yaptığı gibi, mektuba benzer bir şey bırakarak" giden Selim miydi tutunamayan? Turgut, her yalnız kaldığında tutunmuyor muydu Olric'e? Ya da tutunamadığı için mi Olric'e tutunuyormuş gibi yapıyordu.
  Milletçe "-mış gibi yapma" hastalığımız olduğu için son şıkka daha sıcak bakıyorum ben. Turgut da bizim insanımız çünkü. 

  Bir tramvay tutamağından nerelere geldik, görüyor musunuz? 


Dipnot: Tutunmak eylemi üzerine söyleceklerimi şimdilik burada, böylece bırakıyorum. Vaktim kısıtlı olduğu için yazacaklarımı da kısa tuttum. Henüz okumadıysanız önce Aylak Adam'ı, daha sonra da Tutunamayanlar'ı okumanızı tavsiye ederim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatıma Yön Veren 10 Kitap

  Geçen sene böyle bir yazı okumuştum, o günden beri düşünüyorum hayatıma yön veren 10 kitap nedir diye. En çok beğendiğiniz kitapları belirlemek kolaydır ama bir kitap okuduktan sonra bazı kararlarınızı sorgulamak bazılarını değiştirmek ise o kitabın hayatınıza etki ettiğini gösterir. Yani bir kitabı beğenmekle bir kitabın size kendinizi sorgulatması ayrı şeylerdir. Ben "bir kitap okudum hayatım değişti" demiyorum ama "bir kitap okudum ve kararlarım değişti" dediğim 10 kitabı sıralayacağım.

İlk Psikiyatri Hastanesi: Asklepion

  İçinde bulunduğumuz coğrafya tıbbın kurucu medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Tıbbın babası Hipokrat İstanköy (Kos Adası) doğumludur ve çeşitli Anadolu illerinde hekimlik yaptıktan sonra tekrar İstanköy'e dönerek hekimliğe burada devam etmiştir. İstanköy Bodrum'un karşısında yer alan bir Ege adasıdır.   O dönemlerde yurdumuzda üç önemli sağlık merkezi bulunmaktaydı. Hipokrat'ın bulunduğu Kos Adası, Epidaurus ve Asklepion.

Yaşlılıkta Aşk / Love at Old Age

  Sokakta neden el ele yürüyen yaşlılara sık rastlamayız? Siz hiç parkta öpüşen yaşlı bir çift gördünüz mü? Ben görmedim... Yaşlanınca unutur muyuz aşkı, yoksa "yaşlı başlı insanlarız" diye düşünüp toplumdan mı çekiniriz? Kafelerde birbirine aşkla bakan yaşlı insanlar olsa benim çok hoşuma gider mesela. Gittikçe sevgisiz toplumlara dönüşüyoruz. Aşkımızı, sevgimizi belli etmekten utanıyoruz. Bir de mahalle baskısı var gencinden yaşlısına. Sarılamıyor, öpüşemiyor, el ele tutuşamıyoruz.   Sizi bir projeyle tanıştıracağım. Ünlü fotoğrafçı Willy Puchner "Love at Old Age" adlı projesinde yaşlanınca aşkların nasıl göründüğünü göstermiş. Keşke diyorum, hep böyle insanlar görsem çevremde. Yılların yıpratamadığı aşkları kırışıklarına gizlemiş bu tonton insanlarla dolu olsa sokaklar, sahiller. Willy Puchner Bio The Project: Love at Old Age