Ana içeriğe atla

12 Years a Slave ve 2014 Oscar Ödül Töreni

  İzlemeyen çok az kişi kalmıştır diye düşünüyorum. Ben de nihayet bu hafta izledim ve hakkında birşeyler söylemek istedim. Film çıkmadan aylar öncesinde merak uyandırdı, üstüne üstlük Oscar aldı. Oscar ödülü alması bir günah çıkarma olarak nitelendirildi pek çok kişi tarafından. Sadece Academy değil, Amerikan halkının da bir günah çıkarması bu film.



  Bugünkü modernlikleriyle, süpergüç olarak bildiğimiz Amerika'daki insan haklarının olmadığı döneme tanıklık ediyoruz. Vahşi kapitalizmin doğduğu topraklar tabi ki Amerika olmalıymış diyorsunuz içinizden. Siyahilerin bir mal gibi alınıp satıldığı, hayvan muamelesi yapıldığı zamanları gösteriyor. "Nigger" sözcüğü köle siyahiler için kullanılıyor. Bizim ülkemizde ise kavram biraz daha farklı, bizim için siyahilerin hepsi zenci. Ancak günümüzde bu terimin kullanılması hoş karşılanmıyor artık.
  Film gerçek bir hikaye üzerine kurgulanmış, bir kitabın sinemaya uyarlaması. 12 yıllık esareti izledikten sonra, Solomon Northup'ın geri kalan yaşamında köleler için mücadele ettiğini not düşmüşler filmin sonuna.
  Günümüzde bile siyah-beyaz ayrımı çok fazla Amerika'da. Sicko(2007) filmini izlediyseniz, Amerikan sağlık sistemi hakkında bir film, siyahların sağlık masraflarını sigorta şirketlerinin karşılamadığı gösteriliyordu. Sigorta primlerini ödediği halde sağlık hizmeti alamayan siyahi adam ölüyor, onun beyaz eşi ise şöyle söylüyordu: "Benim eşim de bir beyaz olsaydı onun ölmesine izin vermezlerdi". Son cümlemin çok ırkçı göründüğünün farkındayım ama maalesef ki günümüzde bile Amerika'da durum bu. İşte bu yüzden bir günah çıkarma filmiyle yetinemez Amerika. Üstelik Amerika'daki siyahiler için kölelik devri sona erse de Afrika'da ve demokrasi getirme vaadiyle girdiği ülkelerde sömürgecilik devam ediyor. Bir siyah başkan da olsa, siyahlar Oscar ödülleri de alsa baki olan kapitalizm.
  Öte yandan Gravity'nin en iyi film ödülü alması gerekirken sadece köleliği konu aldığı için 12 Years a Slave'e verildiğini düşünenler var. Açıkçası 2014 ödüllerine aday filmleri ben pek beğenmedim. Seyircinin yeterince güzel filmler izlemediğini düşünüyorum bu sene. Gravity güzel film, ancak Oscar'a damga vuracak bir yapım da değil. Bu sene merakla beklenilen filmlerin çoğu hüsran oldu, The Great Gatsby gibi, Amerikan Hustle gibi. Inside Llewyn Davis'in ödül almasını isterdim ama.
  Bir fotoğrafın filmlerden çok konuşulması da ödül töreninin ne kadar vasat olduğunun bir kanıtı bence.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatıma Yön Veren 10 Kitap

  Geçen sene böyle bir yazı okumuştum, o günden beri düşünüyorum hayatıma yön veren 10 kitap nedir diye. En çok beğendiğiniz kitapları belirlemek kolaydır ama bir kitap okuduktan sonra bazı kararlarınızı sorgulamak bazılarını değiştirmek ise o kitabın hayatınıza etki ettiğini gösterir. Yani bir kitabı beğenmekle bir kitabın size kendinizi sorgulatması ayrı şeylerdir. Ben "bir kitap okudum hayatım değişti" demiyorum ama "bir kitap okudum ve kararlarım değişti" dediğim 10 kitabı sıralayacağım.

İlk Psikiyatri Hastanesi: Asklepion

  İçinde bulunduğumuz coğrafya tıbbın kurucu medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Tıbbın babası Hipokrat İstanköy (Kos Adası) doğumludur ve çeşitli Anadolu illerinde hekimlik yaptıktan sonra tekrar İstanköy'e dönerek hekimliğe burada devam etmiştir. İstanköy Bodrum'un karşısında yer alan bir Ege adasıdır.   O dönemlerde yurdumuzda üç önemli sağlık merkezi bulunmaktaydı. Hipokrat'ın bulunduğu Kos Adası, Epidaurus ve Asklepion.

Yaşlılıkta Aşk / Love at Old Age

  Sokakta neden el ele yürüyen yaşlılara sık rastlamayız? Siz hiç parkta öpüşen yaşlı bir çift gördünüz mü? Ben görmedim... Yaşlanınca unutur muyuz aşkı, yoksa "yaşlı başlı insanlarız" diye düşünüp toplumdan mı çekiniriz? Kafelerde birbirine aşkla bakan yaşlı insanlar olsa benim çok hoşuma gider mesela. Gittikçe sevgisiz toplumlara dönüşüyoruz. Aşkımızı, sevgimizi belli etmekten utanıyoruz. Bir de mahalle baskısı var gencinden yaşlısına. Sarılamıyor, öpüşemiyor, el ele tutuşamıyoruz.   Sizi bir projeyle tanıştıracağım. Ünlü fotoğrafçı Willy Puchner "Love at Old Age" adlı projesinde yaşlanınca aşkların nasıl göründüğünü göstermiş. Keşke diyorum, hep böyle insanlar görsem çevremde. Yılların yıpratamadığı aşkları kırışıklarına gizlemiş bu tonton insanlarla dolu olsa sokaklar, sahiller. Willy Puchner Bio The Project: Love at Old Age