Bulantı, s.89
Bir kitabı okurken altını çizmek istediğiniz tümceler olur. Yanına kırmızı bir boya kalemiyle ünlem işareti koymak istediğiniz paragrafları vardır. Kimi kitaplar ise hep başucunuzdadır, çizdiğiniz tümceleri aklınıza kazımak istercesine yılmadan okursunuz. Tüm kitabı ezberlemek isteyebilirsiniz. Bir yönetmen dialogları inceler ve notlar alır, biz de kendi filmimizin yönetmenleriyiz. Dialogları hayatımıza katmak isteriz.
Kendiyle başbaşa kalınca insan önce içine bakmak ister. Düşündüğünün farkında olmadan düşünür çoğu kez. Böyle kendimle başbaşa kaldığım anlarda tümcelerinin aklıma nüfuz ettiği bir başucu kitabımdır Bulantı. Kitabı kışın okuduğumdan mıdır bilemiyorum, kış aylarında tekrar tekrar okurum çizdiğim satırlarını. Roquentin'in kendiyle dialoglarında her insan yaşamından birşeyler bulabilir. Bir iç hesaplaşma ne kadar acımasız ise o kadar gerçektir. Süperego dediğimiz yargı merkezimiz, her insanın vicdan mahkemesi de denebilir, kendini en kötü biçimde suçlamaya hazırdır her zaman. Ufak bir hatanızda kendinize neler dediğinizi düşünürseniz anlayabilirsiniz. Kimse bizi bizden daha ağır yargılayamaz.
Varoluş akımının kült romanı Bulantı, Sartre'ın felsefesinin temelini oluşturuyor. İkinci Dünya savaşının etkisinde topluma savaş açan, bireyi esas alan felsefeyle edebiyatın birbirinden ayrılamayacağı Varoluşçuluk akımı kimileri tarafından bencil bir oluşum olarak görülse de insanın kendine bakması için çok güzel eserler vermiştir. Roquentin kendini toplumdan olabildiğine soyutlamış bir karakter. Sanırım insanın toplumdan sıyrılmadan kendine bakması zorlaşıyor. Elime çayımı alıp kuytu bir köşeye çekilmeden kendimi dinleyemiyorum mesela ben.
İçsesinizi dinlemek istiyorsanız, size yardımcı olacak bir kitap Bulantı. İçsesinizi dinlemek istemiyorsanız da okuyunuz, o sizi kendi kuyusuna çeker zaten.
Kendisiyle hesaplaşabilen insan da vicdan vardır. Farkettiğim bir konu ise: Bu zamanda insanlar vicdanlarını susturmuş.
YanıtlaSil