Ana içeriğe atla

YDS Başvuru Süreci

  Şu Ösym'den çektiğimi Pamuk Prenses kötü kalpli cadıdan, Romeo Capulet sülalesinden çekmemiştir. Yemin vericem, o derece. Güzelim gençlik yıllarımı üniversite sınavını kazanayım diye dershane, etüt köşelerinde harcadım. Üniversiteye girdim yine yakamı kurtaramadım. Ösym bu ülkenin gerçeği hepimiz biliyoruz. Ama teknoloji ile bütünleşemeyen kamu yapılarımız bırakın bir adım daha ileri gitmeyi gün be gün geriye gidiyor. Bu da adayları zor durumda bırakıyor. Arşivden silinen sınav bilgileri, kaybolan aday bilgileri derken Ösym bürolarından başvuru yapması gereken adaylar çoğalıyor. Önceki yılların aksine sınav başvuru merkezleri de azalmış. Türkiye'nin 3. büyük şehri dediğimiz İzmir'de 3 tane başvuru merkezi var. Çalışan sayısı ise kapasiteyi kaldıramıyor. Bugün başvuru yaptığım merkezde çalışan 4 memur vardı. Daha önce de başka bir merkeze gitmiştim, 2 gün üst üste sıra bulamayınca bugünkü diğer merkezi denedim. Dediğim gibi burda da çalışan 4 memur vardı yalnız. Belli bir saatten sonra kapıları kitleyerek adayları içeri sokmadılar, daha fazla başvuruyu kaldıramayız diye. İçerdeki adayların başvuru işi de mesai saatini aştı tabii ki.
  Daha fazla merkez açmak da bir çözüm elbet ama maliyet etkin bir yöntem olarak düzgün bir arşiv oluşturulmalı. Arşiv sadece sınav odaklı değil aday odaklı da olmalı. Ösym'de bir kullanıcı olduğum halde şifremle başvuru yapamıyorum çünkü fotoğrafım yok. Ben üniversite sınavlarına, üniversiteye her yere fotoğrafla kayıt oluyorum. Benim T.C. kimlik no'm ile bağdaştırılmış bir fotoğrafım devletin pek çok sisteminde çıkıyorken niye her seferinde Ösym başvuru merkezine gitmek zorundayım.
  Özetleyecek olursam sınav merkezlerinde çok fazla yığılma var, bunun nedeni de teknolojiyi hala kullanamıyor olmamız. Boşuna giden saatlerimize günlerimize mi yanalım, ayakta beklemekten yorgun bedenlerimiz için mi üzülülelim? Belediye bile öğrenci bilgilerini sistemden alabiliyorken bugün pek çoğu lisans öğrencisi olan bu adaylar suni bir yığılma oluşturuyor.
  Herşeyin sıkıntısını bırakıp sınava girelim a dostlar, memlekette işler böyle işte...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatıma Yön Veren 10 Kitap

  Geçen sene böyle bir yazı okumuştum, o günden beri düşünüyorum hayatıma yön veren 10 kitap nedir diye. En çok beğendiğiniz kitapları belirlemek kolaydır ama bir kitap okuduktan sonra bazı kararlarınızı sorgulamak bazılarını değiştirmek ise o kitabın hayatınıza etki ettiğini gösterir. Yani bir kitabı beğenmekle bir kitabın size kendinizi sorgulatması ayrı şeylerdir. Ben "bir kitap okudum hayatım değişti" demiyorum ama "bir kitap okudum ve kararlarım değişti" dediğim 10 kitabı sıralayacağım.

İlk Psikiyatri Hastanesi: Asklepion

  İçinde bulunduğumuz coğrafya tıbbın kurucu medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Tıbbın babası Hipokrat İstanköy (Kos Adası) doğumludur ve çeşitli Anadolu illerinde hekimlik yaptıktan sonra tekrar İstanköy'e dönerek hekimliğe burada devam etmiştir. İstanköy Bodrum'un karşısında yer alan bir Ege adasıdır.   O dönemlerde yurdumuzda üç önemli sağlık merkezi bulunmaktaydı. Hipokrat'ın bulunduğu Kos Adası, Epidaurus ve Asklepion.

Yaşlılıkta Aşk / Love at Old Age

  Sokakta neden el ele yürüyen yaşlılara sık rastlamayız? Siz hiç parkta öpüşen yaşlı bir çift gördünüz mü? Ben görmedim... Yaşlanınca unutur muyuz aşkı, yoksa "yaşlı başlı insanlarız" diye düşünüp toplumdan mı çekiniriz? Kafelerde birbirine aşkla bakan yaşlı insanlar olsa benim çok hoşuma gider mesela. Gittikçe sevgisiz toplumlara dönüşüyoruz. Aşkımızı, sevgimizi belli etmekten utanıyoruz. Bir de mahalle baskısı var gencinden yaşlısına. Sarılamıyor, öpüşemiyor, el ele tutuşamıyoruz.   Sizi bir projeyle tanıştıracağım. Ünlü fotoğrafçı Willy Puchner "Love at Old Age" adlı projesinde yaşlanınca aşkların nasıl göründüğünü göstermiş. Keşke diyorum, hep böyle insanlar görsem çevremde. Yılların yıpratamadığı aşkları kırışıklarına gizlemiş bu tonton insanlarla dolu olsa sokaklar, sahiller. Willy Puchner Bio The Project: Love at Old Age