Tom Hanks oynadığı her filmi bir başyapıta dönüştürüyor. The Terminal'i de Forrest Gump gibi buruk bir gülümsemeyle izledim. Eğlendiğiniz kadar üzülüyorsunuz ama tutkulu bir sevginin gücünü de sorguluyorsunuz filmin sonunda.
Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenilmiş senaryo, 1988'den 2006'ya kadar 17 yıl boyunca Paris Charles de Gaulle Havalimanı'nda yaşayan Mehran Karimi Nasseri'den ilham alınmış.
Steven Spielberg'in yönettiği bu filmin senaryosunu iki güçlü isim, Andrew Niccol ve Sacha Gervasi, kaleme almış.
Tom Hanks Krakozya'dan JFK Havalimanına iniş yapan Viktor Navorski'yi canlandırıyor. Navorski New York yolundayken ülkesinde darbe gerçekleşmiş ve ülkesinin pasaportu iptal edilmiştir. Amerika'ya giriş ve çıkış hakkı bulunmadığı için havalimanında beklemesi gerekmektedir.
Bu bekleyiş oldukça zordur, ülkesindeki savaşın ne zaman biteceği belli değildir. Parasız bir şekilde havalimanında yaşamanın yollarını arar Navorski. Havalimanında tanıştığı güzel hostes Amelia Warren(Catherine Zeta-Jones)'dan çok etkilenir.
Navorski Gate 26'da ikametgah etmeye başlar. Böylece artık rahat yemek bulmaktadır. Yolcular lavaboda ellerini yıkarken Navorski o lavabolarda duş almaktadır. Sepetleri toplayarak içine atılan bozuk paraları çıkarıp biriktirir. Havalimanındaki dükkanlarda iş arar.
Navorski bıkmadan usanmadan Amerika'ya giriş yapabilmek için officer Dolores'e başvuruda bulunur. Sürekli Dolores ile konuştuğunu gören Enrique, Navorski'nin yemek bulmasına yardımcı olur, onu arkadaşlarıyla tanıştırır. Böylece yeni dostlar edinmiş ve havalimanında kendine bir yaşam alanı kurmuştur Navorski. Dostu Enrique ile officer Dolores'in arasını yapmaya çalışır.
Havalimanı müdürü Frank Dixon artık Navorski'yi bir tehdit olarak görmeye başlar. Bürokrosidaki açık noktadır ve yeni atandığı müdürlüğünün onanması için Navorski'yi engel olarak görür ve onu dışarı çıkarmaya çalışır.
Caz Çağına Selam
Filmin sonunda Navorski'nin bu inatçı bekleyişini büyük bir saygıyla izliyoruz. Tutkulu bir sevginin gücünü, vefayı ve saçma sapan bürokrasilerimizi düşünürken Benny Golson saksofonuyla bize eşlik ediyor.
Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenilmiş senaryo, 1988'den 2006'ya kadar 17 yıl boyunca Paris Charles de Gaulle Havalimanı'nda yaşayan Mehran Karimi Nasseri'den ilham alınmış.
Steven Spielberg'in yönettiği bu filmin senaryosunu iki güçlü isim, Andrew Niccol ve Sacha Gervasi, kaleme almış.
Tom Hanks Krakozya'dan JFK Havalimanına iniş yapan Viktor Navorski'yi canlandırıyor. Navorski New York yolundayken ülkesinde darbe gerçekleşmiş ve ülkesinin pasaportu iptal edilmiştir. Amerika'ya giriş ve çıkış hakkı bulunmadığı için havalimanında beklemesi gerekmektedir.
Navorski Gate 26'da ikametgah etmeye başlar. Böylece artık rahat yemek bulmaktadır. Yolcular lavaboda ellerini yıkarken Navorski o lavabolarda duş almaktadır. Sepetleri toplayarak içine atılan bozuk paraları çıkarıp biriktirir. Havalimanındaki dükkanlarda iş arar.
Caz Çağına Selam
Filmin sonunda Navorski'nin bu inatçı bekleyişini büyük bir saygıyla izliyoruz. Tutkulu bir sevginin gücünü, vefayı ve saçma sapan bürokrasilerimizi düşünürken Benny Golson saksofonuyla bize eşlik ediyor.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum yaptığınız için teşekkür ederim...