Günlerdir bir şeyler karalayıp yazamadım. Bu yüzden oldukça huzursuz hissediyorum. Ama baharın başlangıcı bu güzel ay benim için pek yoğun geçti.
Ayın ortasına denk gelen sınavım epey kastı beni. Aklımda pek çok konu olmasına rağmen vakit bulup uğraşamadım. Sınavdan sonraki 3-4 gün de sadece dağıtmak üzerine kuruluydu. Kuzenimle çılgınca ev partileri yapıp abur cubura doyduk, diziler izledik.
Ve her kadın gibi bahar başlangıcıyla yaz geldi aklımıza, spora başladık. Yürüyüş yapmak gerçekten en güzel spor. Hatta biyokimya derslerimden bir alıntı "vücutta iyi huylu kolesterol sentezleten tek spor" yürüyüş. Ama bu kadarla kalmayıp ayda bir gittiğim havuz seanslarını havanın güzelleşmesiyle sıklaştırmaya çalışcam. Her zaman çok şey yapmak istiyorum ama biliyorum ki yine üşenicem, yine bahaneler bulucam.
To The Wonder'a da gittim. Tanıtımında zaten deneysel bir film olduğu yazıyordu. Bu kadar da deneysel olmasını beklemiyordum ama açıkçası. Senaryo da beklediğimden farklı çıktı. Filmin sonunda Ben Affleck'e değil Olgacığıma saydırırken buldum kendimi.
Bahar ayı tüm tazelik ve güzellikleri getirirken, kışı arkamda bırakmak üzere karamsar bir kitap da okudum. Tezer Özlü'den Yaşamın Ucuna Yolculuk gerçekten insana bunalım duygularını anımsatan bir eser. Neyse artık hep aşk romanı okuyup bunalıma girmeyeceğim.
Aşk romanı demişken başka bir konuya atlayayım. Yekta Kopan'ın blogunu biliyordum ama epeydir okumamıştım. Orada hayatıma yön veren kitaplar tadında 10 kitap ismi listelediği bir yazısı vardı. Günlerin Köpüğü de o listenin içindeydi. Böylece kitap "Neden daha önce duymadım acaba?" diye aklıma takılmış oldu. Daha sonra bir başka yazısını da gördüm ve Günlerin Köpüğü'nün filminin yapıldığını yazmış. İstanbul'dan bir arkadaşım da kütüphaneden aldım kitabı, çok ilginç bir hikayesi var deyince... Evet dedim bu kitabı okumalıyım! Ama ne yazık ki bu kitabın basımı kalmamış. Benim bu duruma ne denli üzüldüğümü anlayan erkek arkadaşım allem etmiş kallem etmiş kitabı bulmuş! Okuduktan sonra üzerine yazı yazmak/yorum yapmak istiyorum ama bir kitabı okumak istedikten sonra kütüphaneler, ikinci el kitapçılarda bulmak mümkündür. Yeter ki okumak istediklerimizden vazgeçmeyelim.
Son olarak bizim bir geleneğimiz olan Marteniçka'dan bahsedeyim. Mart ayında takılmaya başlanan Marteniçkalar bir ay boyunca bileğimizde kalıyor ve Mart'ın sonunda ilk leyleği görünce bir dilek dileyip Marteniçka'mızı bir ağaç dalımıza asıyoruz. Ve dileğimizin gerçekleşmesini diliyoruz.
Marteniçka
Ayın ortasına denk gelen sınavım epey kastı beni. Aklımda pek çok konu olmasına rağmen vakit bulup uğraşamadım. Sınavdan sonraki 3-4 gün de sadece dağıtmak üzerine kuruluydu. Kuzenimle çılgınca ev partileri yapıp abur cubura doyduk, diziler izledik.
To The Wonder'a da gittim. Tanıtımında zaten deneysel bir film olduğu yazıyordu. Bu kadar da deneysel olmasını beklemiyordum ama açıkçası. Senaryo da beklediğimden farklı çıktı. Filmin sonunda Ben Affleck'e değil Olgacığıma saydırırken buldum kendimi.
Marteniçka
Baharın herkese mutluluk getirmesi dileğiyle...
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum yaptığınız için teşekkür ederim...