Ana içeriğe atla

Kelebeğin Rüyası, 2013


(Dikkat! Spoiler içerebilir)


  Aylardır tutkuyla beklediğimiz film nihayet vizyonda. Kıvanç Tatlıtuğ'un uğruna kilolar verdiği ve Mert Fırat, Belçim Bilgin, Zeynep Abdullah Farah gibi isimleri barındıran Kelebeğin Rüyası'na dün gittim.
  Bugüne kadar şiir yorumlarını dinlediğimiz Yılmaz Erdoğan'ın bu sefer şairleri yorumlayışını izledik. Şairane diyaloglar filmin başından sonuna vardı. Diyaloglara gösterilen özen filmin akıcılığı sağlamış ve senaryonun bütünlüğünü oluşturmuş. "Bu filmi bir dvd'den izleyip şu sözlerde durdurup biraz düşünmeli" diye geçirdim aklımdan film boyunca. Film çıkışında arkadaşımın dediği gibi "bilgece sözler" sarf edildi sürekli.
  İlk yarı ne kadar hareketliyse ikinci yarı o kadar durgundu. Sonlara doğru depresyonun dibinideydik zaten. Senaryo yaşanmış bir hikaye olduğu için bir nevi sonunu bilip de girdik. Ancak ilk dakkadan itibaren o kadar odaklandım ki filme; Muzaffer-Suzan mutlu olduğunda sonsuza kadar mutlu olacaklar diye düşledim,  Rüşdü-Mediha'nın çocukları olsun istedim. Olmadı...
  Daha fazla spoiler vermeden oyunculukları değerlendireyim. Kıvanç Tatlıtuğ yine kendini aşmış. Son yıllarda o kadar şey ekledi ki kendine perdeye çok yakışan bir isim oldu çıktı. Karadeniz mekanıyla Kıvanç Tatlıtuğ'un gözlerinin uyumu her kız gibi dikkatimi çekmedi değil!
  Mert Fırat yalın oyunculuğuyla kendini ispatlayalı çok oluyor bence. Türk sinemasının en sevdiğim isimlerinden. Kıvanç Tatlıtuğ ile de muhteşem bir uyum yakalamışlar. İkisinin konuşmaları, çekişmeleri ama en önemlisi dostlukları çok iyi başarılmış.
  Zeynep Abdullah Farah da solgun yüzü, buruk dudakları, çocuksu mutluluklarıyla dokundu ruhlarımıza. Ölmeye yaşamaktan fazla adapte olmuş bir kadındı.
  Belçim Bilgin'i en sona bıraktım çünkü ne desem bilemiyorum. Bu kız iyi mimik yapıyor da o kadar yapmacık konuşuyor ki "ben ezberim ben ezberim" diye bağırıyor diyalogları. İlkokul müsameresine çıkmış çocuklar kadar acemi. Bunun yanında konuşmadığı sahnelerde ise bakışlarıyla veriyor duyguyu. Başka Dilde Aşk'ın Belçim Bilgin versiyonları yapılsın diyorum yapmacık ses tonunu duymaktansa.
  Filmin en sevdiğim kısımlarından birkaçı da Yılmaz Erdoğan'ın girdiği sahnelerdi. Şiir yorumlarını çok beğenirim zaten, bu filme de ayrı lezzetler katmış. Bunun yanında bir Leyla&Mecnun izleyicisi olarak Ahmet Mümtaz Taylan'ı sert baba rolünde biraz yadırgadım. İyi ki o sahnelerde Belçim Bilgin susuyordu da tıpış tıpış babasının peşinde giden kız çocuğu hemen sildi bu yargımı.
  Filmin görüntülerinin güzelliği methediliyor sürekli. Evet güzeldi. Ama biraz süslü dekorasyon bir Türk filminden çok bir İtalyan filmi izliyormuş havası yarattı bende. Şairler, şiirler, diyaloglar ne kadar güzel ne kadar bizse tenis oynayan Suzan, balolara gidip tango yapan liseli kızlar bizim değildi sanki. Belki Belçim Bilgin'in yapmacık konuşması bulaştı buralara.



  Özet: Kıvanç Benimle Evlen!!! Ama önce kilo al biraz :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatıma Yön Veren 10 Kitap

  Geçen sene böyle bir yazı okumuştum, o günden beri düşünüyorum hayatıma yön veren 10 kitap nedir diye. En çok beğendiğiniz kitapları belirlemek kolaydır ama bir kitap okuduktan sonra bazı kararlarınızı sorgulamak bazılarını değiştirmek ise o kitabın hayatınıza etki ettiğini gösterir. Yani bir kitabı beğenmekle bir kitabın size kendinizi sorgulatması ayrı şeylerdir. Ben "bir kitap okudum hayatım değişti" demiyorum ama "bir kitap okudum ve kararlarım değişti" dediğim 10 kitabı sıralayacağım.

Kediler Güzel Uyanır - Yekta Kopan

Yaşlılıkta Aşk / Love at Old Age

  Sokakta neden el ele yürüyen yaşlılara sık rastlamayız? Siz hiç parkta öpüşen yaşlı bir çift gördünüz mü? Ben görmedim... Yaşlanınca unutur muyuz aşkı, yoksa "yaşlı başlı insanlarız" diye düşünüp toplumdan mı çekiniriz? Kafelerde birbirine aşkla bakan yaşlı insanlar olsa benim çok hoşuma gider mesela. Gittikçe sevgisiz toplumlara dönüşüyoruz. Aşkımızı, sevgimizi belli etmekten utanıyoruz. Bir de mahalle baskısı var gencinden yaşlısına. Sarılamıyor, öpüşemiyor, el ele tutuşamıyoruz.   Sizi bir projeyle tanıştıracağım. Ünlü fotoğrafçı Willy Puchner "Love at Old Age" adlı projesinde yaşlanınca aşkların nasıl göründüğünü göstermiş. Keşke diyorum, hep böyle insanlar görsem çevremde. Yılların yıpratamadığı aşkları kırışıklarına gizlemiş bu tonton insanlarla dolu olsa sokaklar, sahiller. Willy Puchner Bio The Project: Love at Old Age