Ana içeriğe atla

30. İzmir Tiyatro Günleri

  Yılın en sevdiğim günleri gelmiş bulunmakta. Mart'ın sonu Nisan'ın başlarındaki İzmir Tiyatro Günleri ile pek çok oyunu izleme imkanı buluyoruz. Hem sezon içinde İzmir'e yolu düşmemiş tiyatro toplulukları geliyor hem de bilet fiyatları epey uygun oluyor.
  Bu sene de 31.si düzenlenecek Tiyatro Günleri başlamadan evvel geçen yılki nasıldı bir hatırlayalım istedim. Geçen yıl elimi çabuk tutup her oyuna bilet almıştım. Ancak bir hafta içinde 6 oyun izlemek, her akşam tiyatroda olmak demekti neredeyse. Bu biraz yorucuydu açıkçası. Ama pek çok güzel oyunu izleme hazzı herşeyin üzerindedir!


Ölümüne



Kenter Oyuncuları'nın sergilediği Ölümüne geçen yıl en beğendiğim ve en kalabalık kadroya sahip oyundu. Özellikle Kadriye Kenter'i sahnede izleyebilmek ayrı bir zevkti.

Şems Unutma




Jehan Barbur'un güzel sesiyle adeta müzikal bir tiyatro izledik. Yetkin Dikiciler, Teoman Kumbaracıbaşı, Sinan Tuzcu, Sema Keçik, Beste Bereket ve Jehan Barbur gibi önemli oyunculardan oluşuyordu kadro.

Ben Bertolt Brecht




Geçen sezon Türkiye Eleştirmenler Birliği Yılın Tiyatro Oyunu ödülünü almış Dostlar Tiyatrosu yapımı Ben Bertolt Brecht, Genco Erkal ve Tülay Günal'ın olağanüstü performansıyla dakikalarca alkışlandı.

Savaş İkinci Perdede Çıkacak



Bu Tiyatro Günleri Uluslararası olduğu için geçen yıl konuk topluluk olarak Lefkoşa Belediye Tiyatrosu oyuncuları gelmişti. Bu neşeli oyun da geçen yılki favorilerim arasındadır.

Kazaen - Beyoğlu'nda Çarpışmalar



Türkçe pek fazla oyun yazılmadığı için merakla izlemeye gittiğimiz Tiyatro Pera yapımı Kazaen - Beyoğlu'nda çarpışmalar günümüz İstanbul kaosunu anlatıyor. Tesadüfen birbirine değmiş hayatlar ile farklı uçlardaki bireyleri sunuyor. Oyunculuklarını başarılı bulmadığım bir-iki oyuncu vardı ancak yine de daha fazla Türkçe oyun yazılması için bunları gözardı etmeliyiz tabi ki. Oyunu yazıp yöneten Nesrin Kazankaya aynı zamanda başrol oyuncusuydu.

Sandalım Kıyıya Bağlı


Ben neyi sevmiyorum biliyor musunuz? Saygısız insanı sevmiyorum. Sandalım Kıyıya Bağlı ekibi diğer yapımlara göre amatör kalıyordu. Bu nedenle oyunun ilk dakikalarından sonra salonu terkedenler oldu. Her oyundan istediğinizi alamazsınız ama bu kimseye saygısızlık yapma hakkını vermez bence. Özellikle daha amatör toplulukların da desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Zaten 1,5 saatini harcamayı göze alıp oyunu izlemeye gelmişsin, o kapıyı çarpıp hem oyuncunun hem izleyicinin motivasyonunu bozmayın arkadaşım! 
Abdi İpekçi Barış Ödül'ünü kazanmış Sandalım Kıyıya Bağlı, Mask Kara Tiyatrosu oyuncuları tarafından sahnelendi. Ege'nin iki yakasındaki dostluğu anlatan oyunu İzmir'de izlemek bizim için çok zevkliydi. Oyuncular için de ayrı bir heyecandı.



Ufak hatırlatmalarla yeni tiyatro günlerine motivasyonumuzu arttırmış olmayı umuyorum, bol sahne sanatlı günler!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatıma Yön Veren 10 Kitap

  Geçen sene böyle bir yazı okumuştum, o günden beri düşünüyorum hayatıma yön veren 10 kitap nedir diye. En çok beğendiğiniz kitapları belirlemek kolaydır ama bir kitap okuduktan sonra bazı kararlarınızı sorgulamak bazılarını değiştirmek ise o kitabın hayatınıza etki ettiğini gösterir. Yani bir kitabı beğenmekle bir kitabın size kendinizi sorgulatması ayrı şeylerdir. Ben "bir kitap okudum hayatım değişti" demiyorum ama "bir kitap okudum ve kararlarım değişti" dediğim 10 kitabı sıralayacağım.

İlk Psikiyatri Hastanesi: Asklepion

  İçinde bulunduğumuz coğrafya tıbbın kurucu medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Tıbbın babası Hipokrat İstanköy (Kos Adası) doğumludur ve çeşitli Anadolu illerinde hekimlik yaptıktan sonra tekrar İstanköy'e dönerek hekimliğe burada devam etmiştir. İstanköy Bodrum'un karşısında yer alan bir Ege adasıdır.   O dönemlerde yurdumuzda üç önemli sağlık merkezi bulunmaktaydı. Hipokrat'ın bulunduğu Kos Adası, Epidaurus ve Asklepion.

Yaşlılıkta Aşk / Love at Old Age

  Sokakta neden el ele yürüyen yaşlılara sık rastlamayız? Siz hiç parkta öpüşen yaşlı bir çift gördünüz mü? Ben görmedim... Yaşlanınca unutur muyuz aşkı, yoksa "yaşlı başlı insanlarız" diye düşünüp toplumdan mı çekiniriz? Kafelerde birbirine aşkla bakan yaşlı insanlar olsa benim çok hoşuma gider mesela. Gittikçe sevgisiz toplumlara dönüşüyoruz. Aşkımızı, sevgimizi belli etmekten utanıyoruz. Bir de mahalle baskısı var gencinden yaşlısına. Sarılamıyor, öpüşemiyor, el ele tutuşamıyoruz.   Sizi bir projeyle tanıştıracağım. Ünlü fotoğrafçı Willy Puchner "Love at Old Age" adlı projesinde yaşlanınca aşkların nasıl göründüğünü göstermiş. Keşke diyorum, hep böyle insanlar görsem çevremde. Yılların yıpratamadığı aşkları kırışıklarına gizlemiş bu tonton insanlarla dolu olsa sokaklar, sahiller. Willy Puchner Bio The Project: Love at Old Age