Ana içeriğe atla

No Country For Old Men, 2007

  Penelope Cruz ile evlendiğinden beri Penelope yanılıyor olamaz diye bütün kadınlar hastası oldu Javier Bardem'in. Vicky Cristina Barcelona'da 3 über kadın Javier Bardem'e aşık olduğunda bile fikrim değişmedi. Bu adam Latin ateşi falan değil, karizma hiç değil.
  Çünkü çok sonraları hatırlamış olsam da Javier Bardem'i ilk izlediğim film Goya's Ghosts. İzlemeyenlere tavsiye olunur. Natalie Portman'ıma türlü kötülükler ettiği için bilinçdışıma pislik olarak kazımışım ben adamı. Gözümdeki duygusuz ve gaddar tipini hiç birşey silemez.
  Evet Javier Bardem cool falan değil, kötü adam. Erol Taş'ın İspanyol şubesi. Ama her kötü adamdaki kötü karizması, o içi boş ama saykoluğu dibine kadar veren bakışlar bu adamda mevcut.
  Ya iyi oynuyor ya da iyi filmlerde oynuyor. Ben karar veremedim. Filmi anlatacaktık Javier'den fırsat kalmadı.


  Benim zaten yaşlı insan manyaklığımı bilmeyen yoktur. Çok saygı duyuyorum yaşanmışlığı olan tatlı insanlara çünkü. Bir arkadaşım diyor ki "Aydın Boysan'la aynı rakı sofrasına oturabilsem keşke". Güzel anıları olan ve güzel anlatan hangi yaşlıya doyum olur ki? Sanki dünya gittikçe daha fazla kirleniyor ve geçmişte daha güzel günler olduğunu düşünmek bizi hüzünlendiriyor. Oysa geçmişin de daha güzel bir geçmişi mevcut.
  Yönetmenin aldığı uzak-yakın planlarla film güzelleşiyor bence. Onca kasvetin gerilimin arasında sankileşecek kadar dalmamıza olanak sağlıyor. Avcıyken av durumuna düşme, iz kovalamaca, kendini ameliyat edebilecek kadar tıbbi bilgiye sahip kötü kahraman. Yani bir polisiye filmden beklenecek kadar Agatha Christie öğesi içeriyor.
  Josh Brolin'in performansı da bir harika doğrusu. Hele karısının sevimliliği filmde içimi açan ender şeylerdendi. Kelly Macdonald canlandırıyordu.
  Gelelim filmin sevimli yaşlı başkişisi Tommy Lee Jones'a. O nasıl bi ses tonudur, o nasıl derinlere sürüklemektir insanı. Özellikle filmin finalinde anlattığı rüyalar o kadar güzeldi ki. O kadar içten anlattı ki. İçimdeki iyiliğe umuda dair herşeyi silip attın be amca. Kendisi de Texas'lıymış. Filmle en uyumlu kişi olarak ağızlara bal çaldı üstad.


  Filmi spoiler vermeden değerlendirmeye çalıştım, gerisini siz izleyin. Ki çoğunuz izlemişsinizdir. İşte benim kötü bir özelliğim de güzel filmleri en son öğrenip en son izlemek.
  
  Son olarak filme kulak asmadan diyoruz ki: Yaşlıların yeri başımız üstüne

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatıma Yön Veren 10 Kitap

  Geçen sene böyle bir yazı okumuştum, o günden beri düşünüyorum hayatıma yön veren 10 kitap nedir diye. En çok beğendiğiniz kitapları belirlemek kolaydır ama bir kitap okuduktan sonra bazı kararlarınızı sorgulamak bazılarını değiştirmek ise o kitabın hayatınıza etki ettiğini gösterir. Yani bir kitabı beğenmekle bir kitabın size kendinizi sorgulatması ayrı şeylerdir. Ben "bir kitap okudum hayatım değişti" demiyorum ama "bir kitap okudum ve kararlarım değişti" dediğim 10 kitabı sıralayacağım.

İlk Psikiyatri Hastanesi: Asklepion

  İçinde bulunduğumuz coğrafya tıbbın kurucu medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Tıbbın babası Hipokrat İstanköy (Kos Adası) doğumludur ve çeşitli Anadolu illerinde hekimlik yaptıktan sonra tekrar İstanköy'e dönerek hekimliğe burada devam etmiştir. İstanköy Bodrum'un karşısında yer alan bir Ege adasıdır.   O dönemlerde yurdumuzda üç önemli sağlık merkezi bulunmaktaydı. Hipokrat'ın bulunduğu Kos Adası, Epidaurus ve Asklepion.

Yaşlılıkta Aşk / Love at Old Age

  Sokakta neden el ele yürüyen yaşlılara sık rastlamayız? Siz hiç parkta öpüşen yaşlı bir çift gördünüz mü? Ben görmedim... Yaşlanınca unutur muyuz aşkı, yoksa "yaşlı başlı insanlarız" diye düşünüp toplumdan mı çekiniriz? Kafelerde birbirine aşkla bakan yaşlı insanlar olsa benim çok hoşuma gider mesela. Gittikçe sevgisiz toplumlara dönüşüyoruz. Aşkımızı, sevgimizi belli etmekten utanıyoruz. Bir de mahalle baskısı var gencinden yaşlısına. Sarılamıyor, öpüşemiyor, el ele tutuşamıyoruz.   Sizi bir projeyle tanıştıracağım. Ünlü fotoğrafçı Willy Puchner "Love at Old Age" adlı projesinde yaşlanınca aşkların nasıl göründüğünü göstermiş. Keşke diyorum, hep böyle insanlar görsem çevremde. Yılların yıpratamadığı aşkları kırışıklarına gizlemiş bu tonton insanlarla dolu olsa sokaklar, sahiller. Willy Puchner Bio The Project: Love at Old Age