Ana içeriğe atla

Ben Bir Haymatlos'um Gülhane Parkı'nda

Haymatlos: (Alm. vatansız)

  Ben bir Haymatlos'um Gülhane Parkı'nda. Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında.
  Ama O'nlar biliyor. Jurnalciler yani. Yani toplumun içindeymiş gibi yapıp da herşeyi dışarıdan izleyenler.
  Beni polise teslim olmam için zorluyorlar. Okula gidemezsin, iş bulsan da emekli olamazsın, muhtardan nüfus kayıt örneği bile alamazsın çünkü hüviyetin yok diyorlar. Hem sonra canım diyorlar, nasıl oluyormuş vatansız milletsiz?
  Oysa var ki benim vatanım. Her insanın olduğu kadar. İnsanlarım da var, kendi insanlarım. Dünyadaki tüm insanlar yani. Hepimiz insansak demek ki biraz da benimsiniz. Ne alakası mı var? Ne alakası yok ki...Gülümsemek dünyanın her yerinde aynı çünkü. Dilim de yok benim. Yüzümden anlayın duygularımı. Sahi dili olmayana da bir şey diyorlar mıdır?
  Benim ihtiyacım yok öyle icazetli terkip belgelerine, nüfus kayıt örneklerine, adli sicil kayıtlarına. Doğum belgem var mesela, olmuyor mu? Şakacıktan doğmadım ya hem doğum belgesi veriyorsunuz hem seni gidi Haymatlos diyorsunuz.
  Ben bir Haymatlos'um. Annemle babam kırmızı bir ladayla vatanlarını arkada bıraktıklarında onlar da vatansız kaldılar ama Haymatlos değillerdi. Trenle eşyalarımız İzmir Gar'ına indiğinde annemin çeyizlik sandığını ben taşımak isterdim ama o sırada annem beni karnında taşımakla meşguldü. Babam vardiyalı bir işyerinde geceleri çalışırken annemin yanında kalıp onu yalnız bırakmayan komşu kızın ismini verdiler bana. Onlar verdi de, yazacak hüviyetim yoktu. Orada doğmamışsın oranın vatandaşı değilsin, burada doğmuşsun ama annen baban buranın vatandaşı değil. İki yıl kadar unuttular beni. İşime geldi Haymatlos'luk... Ah ben de az Haymatlos değildim konuşmadım bile. Hep oynadım mesela, çünkü aklımın ucundan gelmezdi bir gün Jurnalcilerin beni ispiyonlayıp da beni hüviyetlerine alacakları. Saçlarımı kestim tanınmamak için ama olmadı. Okula aldılar beni. Bir ara öğündüm bile anlattıklarını ne güzel öğrendiğimle, bir hüviyet sahibi olduğumla.
  Şimdi yine Haymatlos'um Gülhane Parkı'nda. Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında.
  (Ama jurnalciler farkında)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayatıma Yön Veren 10 Kitap

  Geçen sene böyle bir yazı okumuştum, o günden beri düşünüyorum hayatıma yön veren 10 kitap nedir diye. En çok beğendiğiniz kitapları belirlemek kolaydır ama bir kitap okuduktan sonra bazı kararlarınızı sorgulamak bazılarını değiştirmek ise o kitabın hayatınıza etki ettiğini gösterir. Yani bir kitabı beğenmekle bir kitabın size kendinizi sorgulatması ayrı şeylerdir. Ben "bir kitap okudum hayatım değişti" demiyorum ama "bir kitap okudum ve kararlarım değişti" dediğim 10 kitabı sıralayacağım.

Kediler Güzel Uyanır - Yekta Kopan

Yaşlılıkta Aşk / Love at Old Age

  Sokakta neden el ele yürüyen yaşlılara sık rastlamayız? Siz hiç parkta öpüşen yaşlı bir çift gördünüz mü? Ben görmedim... Yaşlanınca unutur muyuz aşkı, yoksa "yaşlı başlı insanlarız" diye düşünüp toplumdan mı çekiniriz? Kafelerde birbirine aşkla bakan yaşlı insanlar olsa benim çok hoşuma gider mesela. Gittikçe sevgisiz toplumlara dönüşüyoruz. Aşkımızı, sevgimizi belli etmekten utanıyoruz. Bir de mahalle baskısı var gencinden yaşlısına. Sarılamıyor, öpüşemiyor, el ele tutuşamıyoruz.   Sizi bir projeyle tanıştıracağım. Ünlü fotoğrafçı Willy Puchner "Love at Old Age" adlı projesinde yaşlanınca aşkların nasıl göründüğünü göstermiş. Keşke diyorum, hep böyle insanlar görsem çevremde. Yılların yıpratamadığı aşkları kırışıklarına gizlemiş bu tonton insanlarla dolu olsa sokaklar, sahiller. Willy Puchner Bio The Project: Love at Old Age