Her yıl müze kartı
çıkartanlardanım. Çok müze gezdiğim için mi? Yılda bir-iki kere lazım oluyor
diyelim.
elektrik çiçekleri açıldı mı sayaç dönüyor
Bana bugüne kadar
gezdiğin en güzel müze hangisiydi dersiniz hiç düşünmeden şu cevabı veririm:
Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi ve İstanbul Arkeoloji Müzesi (ikisi
arasında bir seçim mümkün değil!). Ardından Topkapı, Dolmabahçe, Ayasofya, Ankara
Etnografya diye sıralanıyor elbet.
Ama bugün daha
farklı müzelerden bahsetmek istiyorum: her gün önünden geçtiğimiz ve belki de
umursamadığımız daha küçük müzelerimizden.
Bir müze sadece bilim ve sanata ışık tutmak zorunda değildir, onun
misyonu tarihi yer yönüyle korumaya alabilmektir. Bu yüzden en ilgi çekici
bulduğum müze oyuncak müzeleridir. Ankara’daki Koç Oyuncak Müzesi’ni gezdim
ancak Sunay Akın’ın oyuncak müzesine gitme imkanını bir türlü bulamadım
maalesef!
Konumuza dönersek
bugün Sirkeci Tren Garı’ndaki minimalist ancak bir o kadar güzel müzeyi size
kendi fotoğraflarımla tanıtmak istiyorum.
“Ankara-Sivas hattı; yalnız Türk işçisinin, Türk mühendisinin, Türk fen heyetinin bir şahaseridir.”
İsmet İnönü
Horaby Marka Oyuncak Tren Seti(20. yy başı)
Seyyar Telgraf Makinesi (20. yy başı)
Her trende garında binlerce hikaye, yaşanmışlık, vedalar, kavuşmalar vardır.
Sirkeci Garı da 1890’dan bu yana nice yaşanmışlıkları barındırıyor gıcırdayan raylarında…
Cinnet Çarşısı
-sirkeci garpalas 32-
elektrik çiçekleri açıldı mı sayaç dönüyor
ben de dönüyorum sirkeci garpalas 32
birisi neuilly’den iki uçak mektubum var
hangisini açsam birkaç satır daha yalnızım
çocukluk serüvenlerim tüccar horn filmindeki
hangi kız yüzüme baksa mutlaka parasızım
yıldız falımda yolculuk görünüyor
benim için bir şey yapın suçlu değilim ki
kimin kapısını çalsam elini tutacak olsam
kendiliğinden atıyor bütün sigortalar
şehrin bütün ışıkları bir anda sönüyor
ben de sönüyorum sirkeci garpalas 32
birisi neuilly’den iki uçak mektubum var
yine bir radyo ıslığı sızıyor kulaklarıma
şimdi baylan’a gitsem hiç kimseyi bulamam
iki kırk beş seansı başladı üstelik yağmur
yoksa seni içim sıra çok mu hızlı yaşadım
uzak olduğumuz halde ne oldu bilmiyorum
aramızda her şey bitti artık gelmesen de olur
bana yazmasan da olur seni hiç sevmiyorum
halbuki gelip gelip rüyalarıma giriyor
o çocuk yüzlü siyah trençkotlu kadın
aylardır bir plak arayan sayanora ismindeki
onu yüksekkaldırım’da akşamları görüyorum
siyah bir lale gibi yorgun boynu bükük
yarıyarıya yabancı yarıdan fazla uykusuz
kim olduğumu bilmiyor ne yaptığını bilmiyor
bir vitrin aydınlığında gizlice bakışıyoruz
rahmaninof’un piyano konçertosu saat dokuz
nargile meraklısı kadınlar emirgân’da tek tük
yine her satır başında vlaminck’e dönüyorum
yırtıcı bir kuş gibi yalnız bulutlar içindeki
ne kadar ampul varsa beyoğlu’nda kör kütük
kirli bir sis ıslak elleriyle hepsini örtüyor
yine konyak sarısı yumuşak bir sonbahar
herkes ümitsizliğini sırtlamış evine götürüyor
ben de götürüyorum sirkeci garpalas 32
birisi neuilly’den iki uçak mektubum var
nerdesin inge nerdesin nerede değilsin ki
birisi neuilly’den iki uçak mektubum var
hangisini açsam birkaç satır daha yalnızım
çocukluk serüvenlerim tüccar horn filmindeki
hangi kız yüzüme baksa mutlaka parasızım
yıldız falımda yolculuk görünüyor
benim için bir şey yapın suçlu değilim ki
kimin kapısını çalsam elini tutacak olsam
kendiliğinden atıyor bütün sigortalar
şehrin bütün ışıkları bir anda sönüyor
ben de sönüyorum sirkeci garpalas 32
birisi neuilly’den iki uçak mektubum var
yine bir radyo ıslığı sızıyor kulaklarıma
şimdi baylan’a gitsem hiç kimseyi bulamam
iki kırk beş seansı başladı üstelik yağmur
yoksa seni içim sıra çok mu hızlı yaşadım
uzak olduğumuz halde ne oldu bilmiyorum
aramızda her şey bitti artık gelmesen de olur
bana yazmasan da olur seni hiç sevmiyorum
halbuki gelip gelip rüyalarıma giriyor
o çocuk yüzlü siyah trençkotlu kadın
aylardır bir plak arayan sayanora ismindeki
onu yüksekkaldırım’da akşamları görüyorum
siyah bir lale gibi yorgun boynu bükük
yarıyarıya yabancı yarıdan fazla uykusuz
kim olduğumu bilmiyor ne yaptığını bilmiyor
bir vitrin aydınlığında gizlice bakışıyoruz
rahmaninof’un piyano konçertosu saat dokuz
nargile meraklısı kadınlar emirgân’da tek tük
yine her satır başında vlaminck’e dönüyorum
yırtıcı bir kuş gibi yalnız bulutlar içindeki
ne kadar ampul varsa beyoğlu’nda kör kütük
kirli bir sis ıslak elleriyle hepsini örtüyor
yine konyak sarısı yumuşak bir sonbahar
herkes ümitsizliğini sırtlamış evine götürüyor
ben de götürüyorum sirkeci garpalas 32
birisi neuilly’den iki uçak mektubum var
nerdesin inge nerdesin nerede değilsin ki
Attila İLHAN
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum yaptığınız için teşekkür ederim...