Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hayatıma Yön Veren 10 Kitap

  Geçen sene böyle bir yazı okumuştum, o günden beri düşünüyorum hayatıma yön veren 10 kitap nedir diye. En çok beğendiğiniz kitapları belirlemek kolaydır ama bir kitap okuduktan sonra bazı kararlarınızı sorgulamak bazılarını değiştirmek ise o kitabın hayatınıza etki ettiğini gösterir. Yani bir kitabı beğenmekle bir kitabın size kendinizi sorgulatması ayrı şeylerdir. Ben "bir kitap okudum hayatım değişti" demiyorum ama "bir kitap okudum ve kararlarım değişti" dediğim 10 kitabı sıralayacağım.

Coen Kardeşlerden: Inside Llweyn Davis

  Bir dönem filmi olarak Inside Llweyn Davis 1961 yılında New York'ta müziğe tutunmaya çalışan bir şarkıcının hayatını anlatıyor. Senaryo ünlü folk sanatçısı Dave Van Ronk'ın Greenwich Village'daki yaşamından esinlenilerek yazılmış. Beat kuşağının etkisi 1960'lı yıllara girerken her yerde kendi göstermiş, sanatın her dalını etkilemişti. Folk müziği, caz ve blues yeniden canlandı. Filmde de Beat kuşağına ve Beat kuşağının müzikteki temsilcilerinden Bob Dylan, Joan Baez ve Joni Mitchell'e göndermeler var.

Caro Emerald

  Son yıllarda dinlediğim en güzel seslerden birine sahip Jazz sanatçısı Caro Emerald. Tesadüfen bir şarkısını dinledikten sonra günlerdir kopamadım kendisinden. Ve biraz geç tanıdığım için de üzüldüm.   Oldukça sofistike bir kadına benziyor ve çektiği klipler de en az şarkıları kadar başarılı. Great Gatsby romanından fırlamış gibi bence, 1920li yıllardan gelmiş olduğunu düşünüyorum. Her şarkısı neşeli, hareketli, insan kendini müziğe kaptırıp ritm tutarken buluyor.   32 yaşındaki Amsterdamlı yetenek, 2005 yılında Amsterdam Conservatory'den mezun olmuş. 2009 yılında çıkardığı Back It Up single'ını 2010 yılında çıkardığı Deleted Scenes From the Cutting Room Floor albümü takip etmiş. 2013 yılında ikinci ve son albümü The Shocking Miss Emerald.   Güzel vokalin turnelerini duyurduğu bir sitesi var.   Singles Back It Up                                            A night like this                                            Paris 

The Terminal, 2004

  Tom Hanks oynadığı her filmi bir başyapıta dönüştürüyor. The Terminal'i de Forrest Gump gibi buruk bir gülümsemeyle izledim. Eğlendiğiniz kadar üzülüyorsunuz ama tutkulu bir sevginin gücünü de sorguluyorsunuz filmin sonunda.   Gerçek bir hayat hikayesinden esinlenilmiş senaryo, 1988'den 2006'ya kadar 17 yıl boyunca Paris Charles de Gaulle Havalimanı'nda yaşayan Mehran Karimi Nasseri'den ilham alınmış.   Steven Spielberg'in yönettiği bu filmin senaryosunu iki güçlü isim, Andrew Niccol ve Sacha Gervasi, kaleme almış.

Gezdiğin sana kalsın, ne yedin onu söyle

  Sakız Adası yazı dizimi Lithi'de noktalıyorum :) Anlata anlata bitiremediğim için minicik gezim bir yazı dizisi oldu.   Bu gezi sırasında öğrendim ki taverna müzikli, çılgın gibi dans edilip eğlencenin tabak kırılarak sonlandığı bir yer değilmiş. Bildiğimiz lokanta olan tavernadan, Ege'nin mis gibi suyundan deniz mahsülleri denedik. İzmir'e göre fiyatlar da oldukça uygun ve porsiyonlar çok büyük. Biz iki kişi olduğumuz için Yunan Salatası, Ahtapot ızgara ve karidesle yetindik. Yanında da Yunanistan'ın geleneksel Uzo'sunu tercih ettik.

Seni Sevmek Saadeti

Piraye İçin Yazılmış Saat 21 Şiirleri  Ne güzel şey hatırlamak seni :  ölüm ve zafer haberleri içinden,  hapiste  ve yaşım kırkı geçmiş iken... Ne güzel şey hatırlamak seni :  bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin  ve saçlarında  vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının...  İçimde ikinci bir insan gibidir  seni sevmek saadeti...  Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,  güneşli bir rahatlık  ve etin daveti :  kıpkızıl çizgilerle bölünmüş  sıcak koyu bir karanlık.. . Ne güzel şey hatırlamak seni,  yazmak sana dair,  hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :  filânca gün, falanca yerde söylediğin söz,  kendisi değil  edasındaki dünya... Ne güzel şey hatırlamak seni.  Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine :  bir çekmece  bir yüzük,  ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.  Ve hemen  fırlayarak yerimden  penceremde demirlere yapışarak  hürriyetin sütbeyaz maviliğine  sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım... Ne güzel şey

Mesta, Chios

  Ege denizinin en güzel adalarından Sakız Adası, Çeşme'den feribotla 45 dakika mesafesi ve bakir koylarıyla turistlerin ilgi odağı. Adanın zengin balık çeşitleri ve mezelerden oluşan geniş bir mutfağı var. Adaya inince bir araba kiralayıp köyleri  ve kıyıları gezdik. Mesta adanın en fazla turist çeken köylerinden biri. Türkiye'nin yanısıra İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkelerinden gelen turistlerle de tanıştık.   Mesta adanın içinde bir ortaçağ köyü. Taş evleri ve labirent sokaklarıyla oldukça göz kamaştırıcı.Köy kuşatılırsa halk kaçabilecek vakit bulsun diye sokaklar dar ve kafa karıştırıcı bir şekilde yapılmış. Sokaklar ortasına doğru meyilli, sular rahat rahat aksın diye.   Gezimiz sırasında tanıştığımız turist arkadaşlardan edindiğimiz bilgiye göre bu köyde armatörler yaşıyormuş. Bu tarihi güzellik armatörlerin gözünden de kaçmamış olsa gerek.   Ayrıca yerleşim yerlerinin hemen yanında Sakız ağaçlarının bulunduğu alan var. Köyün girişindeki dükkanda da Sakız Adası'